17 Haziran 2012 Pazar

Yavaş Yavaş Ölürler!

Yavaş yavaş ölürler
Seyahat etmeyenler.
Yavaş yavaş ölürler
Okumayanlar, müzik dinlemeyenler,
Vicdanlarında hoşgörüyü barındıramayanlar.

Yavaş yavaş ölürler
Alışkanlıklarına esir olanlar,
Her gün aynı yolları yürüyenler,
Ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler,
Elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile
girmeyenler,
Bir yabancı ile konuşmayanlar.

Yavaş yavaş ölürler
Heyecanlardan kaçınanlar,
Tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı
görmek istemekten kaçınanlar.

Yavaş yavaş ölürler
Aşkta veya işte bedbaht olup yön değiştirmeyenler,
Rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar,
Hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin dışına
çıkmamış olanlar 

Ünlü Şilili şair Pablo Neruda’nın bu şiirini paylaşmak istedim sizlerle!!!
Ne güzel yazmış ve hissetmiş! Üzerine başka söz eklemeye gerek var mı?

2 Haziran 2012 Cumartesi

Mutluluk Kitabı

geçenlerde okuduğum bir kitabı paylaşmak istiyorum burada.
adı "Mutluluk Kitabı" yazarı Nil Gün!

Aslında bu kitap 2008 den beri bende duruyordu ve iki taneydi. iki tane olmasının nedeni ise bir arkadaşımın bu kitabı nikahında şeker yerine dağıtmasıydı. ne kadar güzel bir fikir şeker niyetine kitap!! 
aslında ilk geldiğinde kitabı okumuştum okumasına da anlamamıştım ne demek istediğini!!!! tekrar okumam gerekiyormuş demek!!! o zamanlar yazıalnları algılayacak düzeyde değildim belkide!!
bir arkadaşım Nil Gün'ün eğitim cdlerinden bahsedince evde duran kitabı hatırladım ve tekrar okudum!! iyi ki de okumuşum!!

Kitap mutluluğun bir seçim olduğundan söz ediyor. insanın mutluluğunun dış etkenlere bağlı olmadığını kendi içinden geldiğini ve daha fazlasını anlatıyor. "kendin ve başkaları hakkında düşündüğün olumlu düşünceler önce seni besler. kendini mutlu hissedersin. kendinle dost olmaya başlarsın. gittikçe geliştiğini, çoğaldığını hissedersin. yaşamdan doyum almanın hazzını yaşarsın ve yaşamın üretken hale gelir. kendine ve başkalarına katkıda bulunmanın hazzını ve hafifliğini yaşarsın. çünkü olumlu düşüncelerin bedeninde ürettiği olumlu duyguların yüksek frekanslı enerjisi seni gerçekten hafif hissettirir." diyor Nil Gün kitabında. 

Bize de işimizle ilgili aldığımız eğitimlerde; insanları mutlu etmenin, onların hayatında bir fark yaratmalarını sağlamanın,. hem maddi hem manevi yönden iyileşmelerine yardım etmenin destek olmanın önemi anlatılır.
böyle kitapları okudukça çalıştığım işin ve insanların önemini bir kez daha kavrıyorum ve bu kitabı herkesin okumasını tavsiye ediyorum!!!

GSF


Bir arkadaşımın blogunu okurken şimdi yazacaklarım aklıma geldi. Kendisi güzel sanatlar fakültesi yazarlık bölümü mezunu. Hatta aynı okulun farklı bölümlerinden mezunuz.
Bizi tanıştıran ortak arkadaşımız kendi okulumuz için benzer şeyleri aynı cümlelerle ifade etmemize çok şaşırmıştı.
Çünkü ikimizde içimizdeki yetenekler doğrultusunda içinde yanan ateşle, güzel sanatlar fakültesi sınavlarının yolunu tutmuş gençlerdik. Kazanmak ise- sanırım arkadaşım içinde geçerliydi bu- bambaşka bir mutluluk kaynağıydı. Yeteneklerimizi geliştireceğimiz, öğreneceğimiz, bir ortam, kültürü ve birikimiyle bizi aydınlatacak hocalar. Ve aynı amaçla o ortama doluşmuş olduğunu düşündüğümüz bizim gibi gençler olacaktı.
OLACAKTI. Ama olmadı. Aldığımız dersler, gördüğümüz eğitimler, tanıştığımız insanlar bize çok şey katacağına daha da götürdü.
Özelikli insanlar yok muydu, bilgili, birikimli, kültürlü? Vardı ama o kadar azdı ki!!!!!
Akademik olayların insanı nasıl başka bir boyuta sürüklediğini de orda anladım. Kraldan çok kralcı olan asistanlar, bölüm başkanına yaltaklanmayı vazife edinmiş araştırma görevlileri. İnsanların birbirine saygısını ses tonunda, kullandığı kelimelerde arayan zavallılar! Saat 17:00 yi gösterdiğinde ortadan tam kadro kaybolan akademik personel. Üretim sıfır, açılan sergilerde 10 yıllık akademisyen işleri…
Böyle bir ortam insana çok şey katacağına çok şey götürüyor.
Şu anda ikimizde- belki bizim gibi başkaları da- içinden ruhu emilmiş, başka arayışlara giren, sanattan soğutulmuş kör  ruhlarız.
Okulda hiç güzel bir şey yok muydu ??? Elbette ki vardı!
Okul bize özgür bireyler olabilmeyi öğretti. Lise deki ezberci eğitimin bir benzeri de olsa verilen bilgiler,bize yine de bir değer kattı.  Mesleki anlamda da bir şeyler öğrenmişizdir ama en çok düşünme yapımızı değiştirdi. İnsanlara, sanata, doğaya, bakış, algılayış, hayatı sorgulayışımız değişti. Geriye dönüp baktığımda yukarıdaki olumsuzluklara rağmen yaşadığım keyifli arkadaşlıklar ve anlar geliyor aklıma ve onların bana kattığı hayatı algılama vizyonu!!!
Olumsuz taraflarına rağmen bu tercihi yapmaya değer miydi? EVET DEĞERDİ!!!

sizleri üniversite yıllarımızda milli marş gibi söylediğimiz bir şarkıyla başbaşa bırakıyorum!